Lizbon gibi şirin ama küçük bir şehire 3,5 gün ayırdığımız için kalan 1 günlük boşluğumuzu etrafı gezmekle harcamaya karar verdik. Daha sonra kafamıza bir anda esip Sevilla'ya gitmekle sonlanacak yolculuğumuzu Lizbon - Sintra - Cascais - Cabo de Roca (Avrupa kıtasının en batı noktası) - Sevilla ve tekrar Lizbon rotasında gerçekleştirdik. Toplam 1000 kilometrelik yolculuğumuz boyunca Avis'ten kiraladığımız 14.000 kilometredeki Fiesta TDCI'yı farklı koşullarda deneme şansımız oldu. Kısaca rotamızdan bahsettikten sonra, araç hakkındaki izlenimlerimi belirteceğim.
İlk durağımız Sintra. Lizbon'a 30 km uzaklıkta bulunan, 1995'den bu yana Unesco koruması altında olan bu ufak şehir, kalesi ve masalsı şatosu Palacio de Pena'yla turistlerin ilgi odağı olmuş. Bizi ise en çok etkileyen şey, bazı kısımlarında tek arabanın anca geçebildiği iki yanı da ağaçlarla bezenmiş virajlı yolları oldu.
Sintra'da çok fazla vakit harcamadan, Lizbon'luların da kaçış yeri olarak gördükleri, güzel denizi ve plajıyla, sevimli sokaklarıyla Portekiz'de en beğendiğim yer olan Cascais'a (okunuşu kaşkaş, zaten Portekizce inanılmaz zor telaffuz edilen bir dil) geçtik. Sintra ile Cascais arası 15 km.
Cascais'ta da yaklaşık 1 saat harcadıktan sonra, rotamızı en batıya, benim de görmeyi en çok istediğim yerlerden biri olan Cabo da Roca'ya çevirdik. Cascias'tan yine dar virajlı yollarda yaklaşık 15 km gittikten sonra hedefimize ulaştık. Giderken gördüğümüz henüz piyasaya çıkmayan Volvo S60'lar da bizim için güzel bir sürpriz oldu. Bir grup halinde seyahat eden S60'lardan özellikle turuncu renkli olanlar Volvo'ya göre iyi bir pazar payına sahip olacaklar diye düşünüyorum. Neyse, Atlas Okyanusu'ndan gelen gemileri karşılayan haçı, ilginç feneri ve denize karşı ürkütücü uçurumuyla ilgi çeken, ama benim gibi değişik takıntılarınız yoksa sırf o yüzden o kadar yol gidilmesine gerek olmadığını düşündüğüm bir yer Cabo da Roca. En üstteki fotoğrafta arka planda da görebileceğiniz yer.
Burada da işimiz bittikten sonra, trenle gezsek bir günümüzü alacak programımızı öğlen saatlerde tamamlamış, artan zamanı da hesaba katmadığımız için ne yapacağımız konusunda kararsız kalmıştık. Sonra Porto mu Sevilla mı derken, yolların daha güzel ve zevkli olacağını tahmin ettiğimiz Sevilla'da karar kıldık. İyi ki Sevilla'ya gitmişiz çünkü otoyola girmeden gittiğimiz yollar gerçekten bir araba meraklısı olan bana tahminimden çok daha fazla keyif verdi. Otoyolda dümdüz yolda hızlı gitmektense (ki hız sınırı 130 km/s) kamyonların arkasına takılıp onları geçmeye çalıştığımız virajlı dar yollar beni daha çok çekiyor. Yaklaşık 450 km boyunca da bu keyfi çok sık yaşayabildim neyse ki. Yaklaşık 6 saat süren bir yolculuktan sonra Sevilla'ya varabildik. Mükemmel katedrali, istiklal tarzı caddesi, meydanlarıyla ayırdığımız 4 saatin kesinlikle yetmeyeceği bir şehir Sevilla. Umarım ileride daha uzun bir süre ziyaret etme fırsatım olur. İyi kötü geçirdiğimiz 4 saatin ardından, arabamızı da sabah saat 10da teslim etmemiz gerektiği için dinlenmeden gece 2'de tekrar yola çıktık ve saat 8 buçukta günün ilk ışıklarına da şahit olduğumuz, flamenko müziklerle süslenen keyifli yolculuğumuzun Lizbon'da sonuna geldik.
Fiesta ile ilgili izlenimlerime geçmeden önce kullandığım aracı biraz tanıtayım. Araç 1600 cc, Duratorq, 95 hp dizel motora sahip 5 ileri manuel vites bir TDCI. Fabrika verilerine göre 0-100 km hızlanmasını 11,8 saniyede gerçekleştiriyor, şehir içi 4,9 litre/100 km, şehir dışı 3,6 litre/100 km ve karma 4,1 litre/100km yakıt harcıyor, CO2 emisyon oranı kilometrede 107 gram ve maksimum hızı 175 km/s.
İç Mekan?
Kısaca sade ve fazla plastik! Çok fazla komplike olmayan, istediğinize kolayca ulaşabileceğiniz orta konsol, hemen altında konumlandırılmış manuel klima ne yazık ki çok güzel bir görüntü vermiyor. Plastiğin fazla kullanılması da kalite duygusunu yaşattırmayan faktörlerden birisi. Buna rağmen rahat kavrayabildiğiniz direksiyon simidi, yine kısa vites topuzu, kırmızı tonlu radyo kontrol ekranı bu olumsuzlukları nispeten dengeleyebilmiş faktörler. Genişlik konusunda da, Fiesta sınıfına göre beklentileri tamamen karşılıyor. Özellikle sürücü ve yan yolcu koltuğu hem diz mesafesi hem tavan mesafesi olarak oldukça rahat. Dediğim gibi, arka koltukta ve bagajda da sınıfına göre başarılı bir performans gösterilmiş.
Dış Görünüş?
Çok farklı bir tasarım olduğu ve dikkat çekici bir araba olduğu inkar edilemez. Büyük rakipleri Opel Corsa, Volkswagen Polo (daha oturaklı bir araba olsa da), Seat Ibiza, Renault Clio gibi arabalardan (tabii ki bana göre) daha güzel ve daha farklı. Siyah, gri gibi klasikleşmiş renklerin dışında, normalde hiç bir arabaya yakıştırmadığım fıstık yeşil, mor gibi renkler de bu arabaya çok yakışıyor. 5 kollu jantları, yan aynalarda bulunan sinyaller de görünüşü güzelleştiren ufak detaylar olmuş.
Sürüş?
İlk kez Ford kullanan birisi olarak beni en çok şaşırtan noktalardan birisi de yol tutuşu oldu. Ford özellikle bu sınıf bir arabadan beklenmeyecek bir performans sergilemiş ve çok iyi bir iş çıkartmış. Fiesta ile tek gidiş geliş yollarda çok fazla kilometre yaptığım için, karşıdan gelen TIR, kamyon gibi büyük araçlardan hiç bir şekilde (en ufak bir kımıldama dahi) etkilenmemesi, virajlarda güvenli bir sürüş sağlaması bu arabanın başarı hanesine ilk başlarda yazılması gereken özelliklerden birisi olmuş. Tabii bu özelliği sert süspansiyonlarla sağladığını düşünürsek, şehir içinde biraz daha bozuk olan yollarda da tam tersi bir etki gösterip büyük bir rahatsızlık hissi verebilir. Bu noktayı da atlamamak lazım.
Yakıt?
Fabrika verilerinden yukarıda bahsetmiştim ama tekrarlayacak olursak 1.6 95hp Fiesta TDCI,
Şehir içinde: 4,9 litre / 100 km
Şehir dışında: 3,6 litre / 100 km
Ortalama: 4,1 litre / 100 km
yakıt harcayarak başarılı bir grafik çiziyor. Kendi deneyimimden bahsedecek olursam, yaptığımız 1000 km'de 62 Euroluk (yaklaşık 120 TL) yakıt harcadık. Mazotun litresi 1,36 euro (2,70 tl) civarındaydı, bu da yaklaşık 45 litre gibi bir rakam yapıyor ve 100 kilometrede 4,5 litre kullandığımız yola göre gayet iyi bir veri. Yakıt deposunun 40 litre olduğunu düşünürsek şehirler arası bir yolda bir depo yakıtla 1000 km yol rahatlıkla gidilebilir.
Donanım?
Uzaktan kumandayla kapıları açıldığında farların yanması gibi ufak ama çekici detaylara sahip olan Fiesta'da, 4 farklı donanım paketi bulunuyor: Trend, MyFiesta, Titanium ve Sport. Otomatik klima, deri kaplı vites topuzu, harita okuma lambası, elektrikli arka camlar gibi özellikler sadece Titanium ve Sport paketlerinde bulunuyor. Yağmur sensörü, otomatik kararan iç dikiz aynası, otomatik yanan farlar, hız kontrol sistemi X Paketinde opsiyonel özellikler ve sadece Titanium paketinde uygulanabiliyor.
Güvenlik?
Yan hava yastıkları, diz hava yastıkları, ESP (elektronik denge sistemi), TCS (çekiş kontrol sistemi), EBA (acil durum fren desteği) gibi özelliklerin aracınızda olması için Güvenlik Paketini almanız gerekiyor ve her seviyedeki aracınıza alabiliyorsunuz. Yanlış yakıtı engelleyen güvenlik sistemi, acil fren anında yanan dörtlü flaşör, sürücü ve yolcu ön hava yastıkları, EBD (elektronik fren gücü dağıtım sistemi), tabii ki ABS, gibi özellikler de her seviyede standart.
Fiyat?
İspanya'daki başlangıç düzeyi satış fiyatı 10.750 Euroydu. (yaklaşık 21.500 tl) Ülkemizdeki fiyatları ise, 1.2 cc motor Trend seviyesi için (kampanyalı fiyat) 27.725 TL, testini yapmış olduğum 1.6 TDCI 95 hp titanium seviyesinde 37.600 TL (yine kampanyalı fiyatı, 39.530 TL'den düşmüş) . Tabii paketlerine ve motor seçeneklerine göre 27.725 TL ile 37.600 TL arasında değişiyor. Yeni Opel Astra, Toyota Auris gibi bir üst sınıf arabaların da 36.000 TL civarında dolaştığını düşününce ben bir alt sınıf Fiesta'nın fiyatlarına çok olumlu yaklaşamıyorum.
Sonuç olarak Fiesta güzel tasarımı, ekonomik sürüşü, yol tutuşu ve (paketlere göre değişiyor tabii ki) donanımıyla iyi bir performans sergiliyor. Fiyatı bir üst sınıfına göre çok uygun olmasa da, aynı sınıftaki diğer arabalara istenen ücret düşünülünce (mesela boş Polo 34.000 TL) tercih edilebilir bir araba konumuna yerleştirebiliriz.
Fotoğraflar için Fatih'e teşekkürler. www.photoft.blogspot.com